1. konuyu bu başlığın altında pozitivizm ve metafizik tartışmasına çevirmek istemem çünkü pozitivizm-metafizik tartışması yapılacaksa bu bilim ve felsefe başlığı altında değil epistemoloji başlığı altında irdelenmelidir. aksi durumda felsefe ile metafizikin, bilim ile de pozitivizmin arasında birbirlerini tanımlayan bir bağıl unsur kurmuş oluruz ki bu yargı bizim için indirgemeci bir yanılgıya dönüşür. ancak bir enrty dikkatimi celbetti.

    "pozitivizm en son belirsizlik ilkesinin altında kalmamış mıydı?" diye bir soru sorulmuş. cevaben; "hayır kalmamıştı" derim.
    keza sizin söylemek istediğiniz pozitivizm yerine determinizm olmasın? bak yanlış olmasın?
    metafizik insanın elinde tutmaya çalıştığı ipi alıp onu spiritualist güçlerin eline verir.
    belirsizlik ilkesi pozitivizmin sonunu getirmemiştir. getirebilmesi için pozitivizmin yerine koyacak açıklayıcı bir yöntem geliştirmiş olması gerekir aksi taktirde pozitivizmi tahtından indirip yerine cin cıkarma ve cadı avlama yöntemlerini koyar ya da doğu mistizminin içinde boğularak homosaphiense bir artı değer katmaktan uzağa düşür.
    pozitivizmin amacı evrendeki olguları en akla uygun şekilde tanımlayabilmektir ve bunu yapabilmek adına daha iyi bir prensip maalesef henüz üretilememiştir. belirsizlik ilkesinde olduğu gibi atom altı parçacıklar çekirdeğin etrafında (şimdilik) hızı ve yeri önceden tahmin edilemez durumda hareket ederler ancak uymak zorunda oldukları bir "yörünge" bağıl unsuru da sözkonusudur. elbetteki bu yörüngeyi de pozitivizm keşfetti, metafiziğin keşfetmiş olması beklenilemezdi. metafizik bir bakış açısı insanı ve evreni sınırlar. tarih öncesi dönemlerde insanlar gökyüzüne bakıp yıldızları uzaklardaki küçük ateş böcekleri zannederlerdi. şimdi o yıldızların röntgenlerini çekebiliyoruz. eğer pozitivizm olmasaydı şimgi yıldızlara baktığımızda aklımıza sadece seks gelecek ve gökyüzünün açık olduğu yaz gecelerinde altında sevişmekten başka bir fon olarak dikkatimizi çekmeyeceklerdi ki bu da iyi bir alternatif sayılır. bugün bir hubble teleskobu insanoğluna 8000 yıldır evren hakkında bildiğinden daha fazlasını 20 yılda verdi.
    ancak pozitivizm her zaman doğru sonuçları formulize edemeyebilir ama olasılıklar arasından en tutarlı ve kontrol edilebilir bilgiyi teorik de olsu gerçeğe yakın tahmin eder. einstein izafiyet teorisine ilişkin; "yaptığım şey teorik bir kuramdır birgün olur yanlışlana da bilir demiştir" çünkü bilim sürekli ileriye doğru bir devinim halindedir.
    bir diğer konuda insan beyninin sınırlı duygularla donatıldığı ve bu perspektiften ne kadar bilimsel arguman da sunmuş olsak bu sadece insan bilincinin bir ürünü olacak ve kimi zamanda simüle edilmiş bir yanılsama olarak kalacak eleştrisidir ki. bu tarif tam olarak metafizilk için yapılmaya müsaittir.
    yapılan bilim ve elde edilen veriler elbette insan bilincinin ürünüdür. bu insana özgü olan yok sayılamaz bir merak güdüsünün ürünüdür. bilim ne için yapılır?
    insanlığa katkı yapsın ya da para kazandırsın diye mi? hayır bireyim merak duygusunu tatmin edebilsin diye. pascal'ın söylediğini gibi; "alem benim beynimde kendini düşünüyor."